Malatya’da son dönemlerin en çok konuşulan ikilisi oldu
Gürkan ve Çınar. Kim bilir, belki de özellikle konuşturanları… Kim servis
ediyor bu iki ismi yan yana bilmem ama; özellikle servis ettiren var ise
“acemilik” yapıyor.
“Küçük” lüğünü önden kabul eden Yeşilyurt Belediyesi tarafı
ise “Bakın şimdiden Gürkan’ın alternatifini konuşturmaya başladık bile… Yaşasın
Çınar Başgan, sen Büyükşehir Belediyesi Başkanı olacaksın artık” diyor ve Çınar
BAŞGAN’ı çok fena gazlıyor.
“Büyük” lüğünü özellikle bastıran Büyükşehir Belediyesi
tarafı ise “Başganım, o senin yavru belediyen, sen söyleyeceksin onlar yapacak”
diyor ise durum gerçekten vahim, kimse kimsenin söylediğini yapmayacak. Herkes,
üzerine düşeni yapacak.
...
Anlaşılan o ki, konu çoktan Gürkan ve Çınar’ı aşmış. Aynı
grup, önce Gürkan’a; sonra Çınar’a “gider gelir” olmuş çoktan. Aynen öyle…
Gider... Gelir… Biri için “gider” olacak ki öteki için “gelir” olsun.
Ne mi demek istiyorum?
Aslında çok basit.
Sadece karşıya geçip, sessiz sakin seyretmek lazım.
…
Filmin başrolleri aynı kişiler… İki tarafa da ayrı çekimli
ama aynı senaryolu iki ayrı film hazırlıyorlar. Birini “Başgan” yapacaklar;
diğerini de “Yerine hazırlanan birilerinin olduğu Büyük Başgan”… Sonra Büyük
Başgan’a gidip “Küçük Başgan, böyle diyor”; Küçük Başgan’a gidip “Büyük Başgan
şöyle diyor” diyecekler.
Biri “YAL”an yanlış konuşurken; diğeri bunu hazmedemeyeni
“GÖK”lere çıkaracak.
Tipik bir “iyi polis – kötü polis” filmi…
Sonra?
Sonrası basit?
“Yaaa, öyle mi?” deyip tuzağa düşen ilk hangisi olursa, ilk
fatura o başgan’a çıkarılacak.
İşte o başgan, çoktaaan kolunu kaptırmış olacak.
Geçmiş olsun! Tabi ki Malatyalılara… Başka? Bir de kendini
anlattırmak isteyen başgan’ın akıl fukaralığı yüzünden cebinden parası alınan
tüm hemşehrilere…
Şimdi anladık mi, kimin giderine kimin gelir yaptığını?
…
İşte bu tuzağa düşen başgan “küçük”; düşmeyip “hadi oradan”
diyebilen “büyük başgan” olur.
Bilmem anlatabildim mi?
…
Ah be başgan… Keşke düşmeseydin bu oyuna… Verdin ikisine de
ayrı ayrı üçlükleri… Şimdi bekle bakalım öteki başgan’dan gelecek beşliği…
…
Peki “Büyük Başgan” nasıl olunur?
Mesela, Belediye’ye gelir elde etmek için yeni yapılan
Adliye Binasının karşısına ticari alan oluşturup, sonra orayı “sosyal” tesis
yapıp, satılacak çaydan elden edilen karı beklemekle olmaz. Ankara’ya giderken
koltuğunun altına proje dosyaları koyup, ikili temaslar sonucu 54 milyon
liralık iş makinesi ve ulaşım araçları almakla olunur.
Mesela, sera bahçesinin önünde salatalıkla poz vermekle,
salatalık tarlasında röportajlar yapıp oraya buraya sataşmayla değil; 40 yıldan
beri konuşulan ama hiçbir adım atılamayan kuzey ve güney çevre yolunu yapmakla,
bunun kamulaştırma kararını Cumhurbaşkanımızın yayınladığı kararnameyle
tasdiklenmesi ile olur.
Mesela, kendi görev alanına girdiği halde, kendi
belediyesini arayan millete, çağrı merkezinde “sokak hayvanlarını Büyükşehir
topluyor” dedirtmekle değil; sokak hayvanları için ülkenin en güzel hayvan
barınağını yapmak ve işletmekle olur.
Mesela, temizliğini kendisinin yapması gereken Mıhlıdut
Caddesi’ni özellikle temizlemeyip “Nasolsa, herkes Büyükşehir’den bilir”
diyerek kirli bırakmakla değil; “görev alanımıza girse de girmese biz de
temizleriz” diyerek “büyük” lük göstermekle olur.
…
Velhasıl…
“Büyük Başgan” lık boşalan koltuğa, tepeden gelmekle değil;
işin mutfağında pişip, 20 yılını sadece belediye başkanlığına vermekle olur.
“Büyük Başgan” lık, “Neden bu yeni belediye binası projesi
simetrik değil?” diye soran Çevre Bakanı’na “Efendim proje bu şekilde” dedikten
sonra azarlanıp “Proje ile mroje ile alakası yok! Binanın mimarisinde bir
simetri yok, önce bunu düzeltin…” diye fırça atan Bakan’a cevap verememekle
değil; Ülkenin her yerinde örnek gösterilen ve hala kullanımı açısından da
görsel olarak da örnek gösterilen ilçe belediye binası yapmakla olur.
…
Ve hatta… Selahattin Başgan’ın “40 dönümün tamamını bize verin, 35 dönümünü yeşil alan yapalım” dediğinde Bakan Bey’in kabul etmesi üzerine şaşkınlığını gizleyemeyen ve “Ben 5 dönümü zorla aldım” diyen Çınar Başgan’ın bunu ertesi gün unutmasını unutmayalım.
Tabi bir de fırçayı yiyen hiç O değilmiş gibi yan yana billboardlara, boy boy kendi fotoğraflarını asmasını da…